Geleneksel Dövme

2007 yılında bütün güneydoğu Anadolu’yu gezdim. Fotoğraf sanatıyla uğraşmanın vermiş olduğu enerjiyle, ses kayıtları alarak Türkiye’nin ilk geniş kapsamlı geleneksel dövme araştırmasını yaptım, makaleler yayınladım.

GELENEKSEL DÖVME ARAŞTIRMASI (2007)

Öğrenme ve araştırma merakımın sonucu olarak dövme kitaplarım ortaya çıktı. 2005 yılında Türkiye’nin ilk profesyonel dövmecilerini ve dövmeciliği anlattığım ilk eserim “Türkiye’de Dövme Sanatı” adlı kitabım Günışığı Yayıncılık Anabasis yayınlarından piyasaya çıktı. Bu kitabı yazdıktan sonra, Türkiye’de geleneksel dövmenin tarihçesiyle ilgili  kendimde bilgi eksikliği hissettim. Bu araştırmayı da kitaplaştırmak, hatta belgesel çekmek istiyordum. Bizzat alan taraması yapma isteğiyle; 2007 yılında bütün güneydoğu Anadolu’yu gezdim. Fotoğraf sanatıyla uğraşmanın vermiş olduğu enerjiyle, ses kayıtları alarak Türkiye’nin ilk geniş kapsamlı geleneksel dövme araştırmasını yaptım, makaleler yayınladım. Geleneksel dövmeleri araştırmalarımı kitaplaştırma fırsatı bulamadım. Fakat 2011 Ağustos ayında  Alman SWR (Südwestrundfunk)  kanalı’nın ünlü, ödüllü belgesel yönetmeni Wiltrud Kremer ve kameraman Oliver Staubi ile yaptığı geleneksel dövme belgeseli için danışmanlık yaptım. Süpervizörlüğünü Al Jazeera Tv Türkiye muhabirlerinden Yılmaz Akıncı’nın yaptığı  “Turkei Die Kinder Der Sonne” (Türkiye: Güneşin Çocuklarının Vatanı) adlı belgesel  Türkiye’deki geleneksel dövmelerle ilgili Fatih Serdaroğlu’nun araştırmasında fotoğrafları çekilen kaynak kişilere tekrar ulaşılarak çekildi. Fatih Serdaroğlu, geleneksel dövme belgeseli çekimleri sırasında, Harran’da son kalan geleneksel dövme uygulayan kadınlardan birine ayağına dövme yaptırdı. Belgesel Almanya başta olmak üzere birçok  ülkede ve belgesel kanallarında yayınlandı.

Güneydoğuda çektiğim fotoğraflardan, geleneksel dövme şekilleri çıkartıldı. Bu şekillerden yapılan ayakkabı tasarımları aşağıdaki ödüllere layık görülerek dereceler aldı. Aşağıda bu ayakkabıların fotoğraflarını ve bazı geleneksel dövme fotoğraflarını görebilirsiniz.

Vouge&Muuse Young Accessories Talent 2014-Semi-Finalist (574 Votes)

DETAIL leather Design Competition (10 December 2013) Footwear Design Winner

İstanbul Leather Fatir/DTD-young designer (21-23 November 2013) exhibitor

Tüm bu çalışmaların yanı sıra Fatih Serdaroğlu’nun geleneksel dövme araştırmasının makaleleri, fotoğrafları birçok akademisyenin ve tez çalışması yapan öğrencilerin kaynağı olmuştur. Beden Yazıtları – Güneydoğu Anadolu Geleneksel Dövme Sanatı adlı kitap her ne kadar benden izin alınmadan fotoğraflarımın 53 tanesi kullanılarak basılmışsa da, güzel bir içeriğe sahiptir.

GELENEKSEL DÖVME NEDİR?

Herhangi bir mekanik destek olmaksızın mitolojik figürlerin, ananevi simgelerin, işaretlerin bir takım törensel karışımlarla, yöntemlerle, el yordamıyla deriye nakşedilmesine; geleneksel dövme denir. Yapılışında kullanılan materyallere göre incelendiğinde ‘ilkel dövme’ kategorisinde yer alır.

DÜNYADA GELENEKSEL DÖVME

Japonlar yakuza tarzı olarak bilinen irezumi tekniğiyle geleneksel dövmelerini yaparlar. İrezumi tekniğinde bambu bitkisinin 30cm kadar uzunluğunda kesilmiş gövdesinden yararlanılır. Bambunun ucuna yapılacak dövme ebatına ve işçiliğine göre iğneler yerleştirilir. İğneli taraf boyaya daldırılıp çıkarıldıktan sonra deriye sokulup ittirilir. Okyanusya adalarında yapılan geleneksel dövmelerin tarzı hemen hemen aynıdır. Değişen ise figürler ve anlamlarıdır. Uzak doğu kültüründe bazen farklı olarak kamışı elle ittirmek yerine küçük bir çekiçle yada bir tahta parçasıyla kamışa vurarak geleneksel dövme yapmaktadırlar. Bu tarz geleneksel dövmelerin kaybolduğu söylense de Türkiye’deki kadar unutulmuş durumda değildir. Dünyanın birçok yerinde profesyonel tekniklerin yapıldığı dövme stüdyolarında aynı zamanda geleneği yaşatmak için geleneksel ve etnik dövme yapılmaktadır. Ayrıca, geleneksel dövmenin kendi kültürünü diğer topluluklara benimsetmek gizli amacını taşıyan ‘misyonizm’ yanı da vardır.

TARİHTEN GÜNÜMÜZE ‘GELENEKSEL DÖVME’

Tüm dünyada olduğu gibi Anadolu’da yazının bulunmasından çok önceleri insan teninde hayat bulan bir işaret dili kullanıldı: dövme!..

Günümüzde kişinin kendi ülkesinin kültüründen uzaklaşarak ve kültürüne sahip çıkmayarak modern bir insan olacağı sanılmakta. Aksine modernizm eskiyle yeniyi harmanlayarak sanatsal ve bilimsel anlamda yeni eser üretmeyi destekler. Geleneksel dövme Türkiye’nin özünde olan bir kültür ögesidir. ‘Dövmenin japonlar, ingilizler tarafından bulunduğu’ gibi kanılar, kültürümüz içinde var olan geleneksel dövme adetinin bilinmemesinden, zamanımıza kadar uygulayan ve uygulanan insanların sessiz kalmalarından kaynaklanmaktadır. Geleneksel dövmenin tarihçesiyle ilgili araştırmaların çoğu akademik tez çalışmalarıdır. Dövme makinesinin bulunmasına eş zamanlı olarak profesyonel dövmenin yayılmasında İngiliz gemicilerin rolü büyüktür. Dövme makinesinin 1891 yılında bulunmasıyla beraber, 1900’lü yıllarda İngiliz gemiciler profesyonel dövmenin dünyaya yayılmasında etkin rol oynamışlardır. Ancak dövmeyi evrensel anlamda düşündüğümüzde hiçbir toplumun tekelinde bir sanat olmadığını, tarih içinde derin bir araştırma yapılırsa insanlığın başlangıcıyla beraber her toplulukta sadece yöntemler değişerek uygulandığını görürüz. Tarihte ülkemizde; birçok ülke kurulmuş ve yıkılmış, çok çeşitli milletler yaşamış ve geleneksel dövme bundan dolayı hemen her topluluk tarafından yapılmıştır. İslamdan önce Arap yarımadasında köleler dövmeyle ve dağlama yöntemiyle işaretlenmiştir. Bir dönem Osmanlı İmparatorluğu’nda Yeniçeriler arasında Orta’yı simgelemek için yapılmış, Yeniçeri Ocağının kapatılmasıyla son bulmuştur. Türkiye’de dövme geleneksel anlamda kendine has bir yapıda olmakla beraber; büyük göçler, savaşlar, akrabalık ve ticaret ilişkileri sonucunda; Suriye, Irak gibi yakın ülkelerle benzerlik taşımaktadır.

Türkiye sınırları içinde ‘geleneksel dövme’; Türkmen, Arap, Kürt ve göçebe (Karaçi) topluluklarda yoğunlaşmak üzere Adana, Adıyaman, Ağrı, Batman, Çankırı, Yozgat, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Konya, Niğde, Nevşehir, Mardin, Mersin, Şanlıurfa, Van olmak üzere 50 yaş üstündeki kadın ve erkeklerde görülmektedir. Mezopotamya (Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında kalan yerleşim bölgesi) diye adlandırılan birçok kültürün beşiği bölge, Türkiye’de geleneksel dövmenin en yoğun uygulandığı ve günümüze kadar örneklerini görebileceğimiz yerdir. Yaptığım araştırmalarda Güneydoğu Anadolu bölgemiz dışında İç Anadolu’da, Doğu Anadolu’da, Akdeniz’de çok farklı folklorik özelliklere bağlı olarak geleneksel dövmenin yapıldığı bilgisini edindim.

Gaziantep tarafında Barak bölgesinde, Gurbet denilen gezici topluluklar, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde ve Kısas Beldesinde çingene diye tabir edilen Karaçi’ler, Mardin, Midyat bölgesinde de kendilerine Sazmantular diyen gezginler geleneksel dövmenin uygulayıcılarıdır. Bu bilgiler beni geleneksel dövmenin özellikle gezici topluluklar tarafından yapıldığı ve yayıldığı sonucuna götürüyor. Figürlerin benzerliği de bu sebeptendir. Yerleşik halk dövme yapan bu kişilere konar göçer olduğu için çingene demektedir. Bunlar gezdikleri yerlerde müzik aletleri çalıp, söyleyen, insanları eğlendiren ve bazen dövme yaparak hayatlarını kazanan kişilerdir. Yaptıkları bu iş karşılığında çoğu zaman para yerine mübadele yaparak yiyecek maddeleri almışlardır. İlk başlarda deriye işlenen her figürün, işaretin bir anlamı vardı. Bazen bir topluluğa aidiyeti temsil etmiş, bazen topluma bir düşünceyi anlatmaya yönelik tende sergilenmiş, bazen de bir dua niteliğinde uğur olsun, iyilik getirsin diye deriye işlenmiştir. Zamanla nesilden nesile geçen bu gelenekte asıl amaç unutulmuş, görsel yan ağır basmış; süslenmeye, güzelleşmeye dönüşmüştür. Bu sebepten dolayı bayanlarda daha sık görülmektedir. Şu anda geleneksel dövmeyi taşıyan insanlarımızın 50 yaş ve üzeri oldukları, bu tarz dövmenin artık yapılmadığı düşünülürse ilerleyen yıllarda ebediyete göçen her geleneksel dövmeli vatandaşımızla beraber bu geleneğin toprağa gömüleceği aşikardır. Geleneksel dövme şekillerinin unutulmamasını, ancak popülizm haline gelen profesyonel dövme tekniğiyle birleşip, uygulanmaya başlanırsa sağlayabiliriz. Hülya Avşar, çenesine geleneksel dövme motifi yaptırarak bir ara oldukça konuşulmuştu. Geleneksel dövmenin ülkemizde ölmesini istemediğimden, Avşar’ın bu sıradışı tercihini desteklemiştim. Bu yüzden kendi bacağımda Türk halı motiflerinde yer alan “koç başı” figürünü dövme olarak eşim Elif Göktaş’a yaptırdım.

TÜRKİYE’DE ‘GELENEKSEL DÖVME’ BEDENLERİN NERESİNDE TAŞINIYOR VE NE ANLAMA GELİYOR?

Dövme olarak yapılan işaretler tüm Güneydoğuda benzerlik taşımaktadır. Ancak uygulayan kişilerin şekli kaydırmaları, yada kendince yorumlamaları sonucunda bazı küçük değişiklikler gözlenmiştir. ‘Mesaj verme’ niteliği taşıyan işaretlerin tarih içindeki anlamlarını yorumlamak için vücutta hangi bölgelere nakşedildiğine dikkat etmek gerekir. Ritüel olarak Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde günümüze kadar gelmiş olan geleneksel dövme; baba ile evlenme çağına gelen kızın, gelin ile kaynananın, çocuğu olmayan yeni evli erkek ile karısının konuşamadığı bir zaman diliminde, yapılırken verdiği acıyla tenden yansıyan sesti. İşaretler çevreye sözle söylenemeyen ama dövme olarak yıllarca ayaklarda, çenede, şakakta, dudak kenarlarında, el üzerinde sergilenerek haykıran metinlerdir. Araştırmalarımızda genel görünür bölge olan; el, yüz, ayak bölgelerinde taşınan dövmelerden bilgi alabildik. Bunların anlamlarından bazıları şunlardır; bekarlık, evlenme isteği, kötü ruhlardan, cinlerden, hastalıktan ve ölümden korunma, güce sahip olma, nazardan sakınma, bereket… Bilimsel ve sanatsal amaçlı araştırma dahi olsa genital bölge ve göğüs bölgesinde taşınan geleneksel dövmeleri belgelemek ve bunları yayımlamak hatta anlamlarını araştırmak zordan öte neredeyse imkansız. İnsanımızın mahremiyet konusunda hassaslığı ve şimdilerde geleneksel dövme taşıyan yaşlılarımızın sosyolojik yapısı, geleneklere büyük aşkla bağlılığı düşünülünce bu konuyu işlemek gerçekten zorlaşıyor. Merak uyandıran bir gizem ortaya çıkıyor. Türkiye’de yapıldığı her yörede çeşitli isimler almış dövmeyi; ancak şimdi görüp, konuşabildiklerimize sorduk. Nasıl, nerede ve ne zaman, ne amaçla yaptırdıklarını ve yaptıklarını…

Türkiyemizde vücudunda geleneksel dövme sanatını taşıyan kişilerden birkaç örnek…

Sefer Acet, Fatma Acet…

Şanlıurfanın Kısas beldesinde 82 yaşındaki Sefer Acet ile 72 yaşındaki eşi Fatma Acet’i sabahın ilk ışıklarıyla kapının önünde otururken gördük. Ben döğünlerini fotoğraflarken ” çek bakalım bizi garıynan ama isterim bu çektiklerini haa..” Deyip elini Fatma Ananın boynuna atıp poz verdi. Sefer Amca, Fatma Ana ile birbirlerinin döğünlerini görüp öyle evlendiklerini de anlattı. Hatta askerde bir komutanının dövünleri yüzünden kendine çok eziyet ettiğini de…Ama komutanını zor da olsa Kısas’ın adeti olduğunu anlatarak ikna etmiş.

Zeliha Güleç, Elif Güleç…

Şanlıurfa’nın Kısas Beldesi’nde genç kadınların yufka açıp hamurişi yaptıkları, yaşlıların torunlarını oyaladıkları fırının önüne geliyoruz. Kapı ağzına karşılıklı oturmuş iki dövünlü kadın; Zeliha Güleç ile Elif Güleç. Zeliha Güleç’in görünen dövünleri sağ elinde dirseğine kadar, sol elinde parmaklarının üzerinde birkaç nokta şeklinde fakat genç kadınlar gülüşerek ‘nenenin göğsünde de var’ diyorlar. Göğsüne kadar neden yaptırdığını sorduğumda; ‘Şimdikiler unuttu dövünü, bizim zamanımızda süstü, ucuza takılar yoktu, bizim takılarımız dövünlerimizdi’.

Elif Güleç’in ise çenesinde ve sağ elinde dövünleri var. İdare lambasından alınan isle, kız çocuğu doğurmuş lohusa kadından alınan sütün karıştırılarak yapıldığını söylüyor. Gezerek satış yapan kişiler gelip para yada arpa, buğday karşılığı dövün yapmışlar. ‘Onlardan öğrenip biz de birbirimize yaptık. Hatta isterseniz size de yapabiliriz…’ dediler.

 

Aşir Cimtay…

1932 doğumlu Aşir Cimtay ise sağ elinin üzerine dövmesini yaptırdığı çingeneye daha fazla yiyecek vererek adını da yazdırdığını gururlanarak anlatıyor.

Gazel Akçen…

Şanlıurfa’nın Harran İlçesi’nde Kürt kökenli 50 yaşındaki Gazel Akçen sağ elinde ve çenesinde geleneksel dövme taşıyor. Harran’da geleneksel dövme dek yada dak şeklinde telaffuz ediliyor.

Güneydoğu’da kadınlarda geleneksel dövme;

Genelde sağ ayakta ve dize kadar dövme olduğunu fotoğraflarla belgeledim. Sol ayakta dövme taşıyanına rastlamadık. Sol elde ise nadiren de olsa dövme taşıyanlara rastlanıyor. Kadınlarda doğurganlığı arttırması için göğüs, göbek ve genital bölgelere dövme yapılmaktaymış. Özellikle beyaz tenlilerde daha fazla dövme bulunuyor. Çünkü beyaz tenli kadınlarda daha güzel durduğu kanısı yaygın. Alan taraması yaptığım yörelerde geleneksel dövme yaptırma amacı olarak esmer kadınlardan bazıları ‘beyaz kadınlar gibi güzelleşmek istedim’ şeklinde açıkladılar.. Tarihi Harran evlerinin birinde yöresel kıyafetlerin ticaretini yapan 18 yaşlarındaki kürt kökenli kıza annesinde dak olup olmadığını sordum. ‘Anamda yok ama nenemde var. Ama o da fotoğraf çektirmez. Biz artık modern gençliğiz bizde olmaz. Dak taşımaktan hoşlanmıyoruz’ dedi. Bu sözler gelecek nesilin geleneksel dövmeye bakış açısını anlatmaya yetiyor. Ancak araştırmayı yaptığım 2007 senesinden günümüze, moda haline gelen profesyonel dövmeyle düşüncelerini değiştirmiş gibi görünüyor. Artık 3 gençten birinde modern dövme var

Güneydoğu’daki erkeklerde geleneksel dövme;

Sağ eller ve şakaklarda ve burun ucunda da nokta şeklinde görülmektedir. Ayaklara çok nadir yapılmakta. Erkek çocuk sahibi olmak için bel bölgesine de yapılıyor.

GELENEKSEL DÖVME ETNİK DÖVME DEĞİLDİR!

Türkmen, Kürt, Arap yerleşim birimlerinde karşılaştığımız dövme figürleri birbirine benzemektedir. Türkiye sınırları içinde belirli bir topluluğa özgü yaptırılan geleneksel dövme yoktur. Eğer yaptırılan geleneksel dövme figürleri genellik arzetmeseydi ve sadece bir etnik topluluğa özel başlıbaşına tek dövme çeşidi olsaydı, adı da ‘etnik dövme’ olurdu. Türkiye’de ‘etnik dövme’ den bahsedemeyiz. Ancak dünyada etnik dövmenin birçok örneği vardır. Güneydoğu Anadoludaki ve Ortadoğu’daki Süryaniler’de yenilerde yapılmaya başlayan dini bir kimlik mühürü olarak özellikle hacı olanların kollarına işlenen bir dövme var. Onlar nakşettikleri dini simgelere erkeklerde ‘mıksi’, kadınlarda ‘mıksiye’ demektedirler. Eğer bu mühür Süryanilerde nesilden nesile yapılmaya devam ederse geleneksel dövme sınıfında olmayacak ancak etnik dövme sınıfında değerlendirilebilecektir.

GÜNEYDOĞU ANADOLU’DA GELENEKSEL DÖVMEYE VERİLEN İSİMLER;

* Türkmenler; dövün, döğün ifadelerini kullanıyorlar.

* Kürtler; dek yada dak diyorlar. (dahk, dehk şeklinde telaffuz edilebiliyor) Dövme yapan erkeklere Dekkak, yaptıran erkeklere Dekkake, Yaptıran erkeklere Medkuk, Yaptıran kadınlara Medkuke deniliyor.

* Arap kökenliler; veşm, vesm kelimelerini kullanmaktadırlar.

Her toplulukta farklı kullanılan bu isimlendirmelerin kelime anlamı; ‘vurmak yada vurularak yapılan’dır. Günümüzde ingilizce kelime karşılığı olarak kullanılan ‘tattoo’ kelimesi de aynı şekilde iğnenin darbe vurarak işlemesi anlamına gelmektedir.

TÜRKİYE’DE GELENEKSEL DÖVME YAPMA YÖNTEMLERİ

* Geleneksel dövmenin uygulanışı;

Dövmeyi yapan kişi yanmış bir odun parçası yada yanmış kibrit çöpüyle şablonu deriye çizerek çıkarır. Şablon üzerine hazırlanmış olan karışım bir çubuk yardımıyla bırakılır. Bu karışımın üzerine önceden hazırlanmış olan iğne elle tutularak ve düzenli bir hızda deriye vurulur. Acı veren bir işlem (profesyonel dövmeden daha fazla) olduğundan dolayı mümkün olduğunca hızlı olunmaya çalışılan bu işlemde tüm kaynak kişiler 30 dakikayı pek geçmeyen sürede geleneksel dövme işleminin bittiğini ve nadiren de olsa dövmenin üstünden uzun zaman sonra tekrar geçildiğini belirtmişlerdir. Yapıldıktan bir süre sonra yaranın kabuklarının dökülmesiyle dövme gerçek rengine kavuşur.

* Geleneksel dövme iğneleri;

Dikiş iğnesi yada toplu iğne kullanılmıştır. Dövme iğneleri 1, 3, 5, 6, 9 tane bir araya getirilerek yapılmıştır. İğne sayısının anlamı belirsizdir. Görüştüğümüz kaynak kişiler yapılan dövmelerde büyüklüğe göre iğne sayısının değişmekte olduğunu ve iğneleri ateş altında tutarak (sterilize etme amacı) temizlediklerini belirttiler.

* Geleneksel dövme boyasının hazırlanışı;

Kısas Beldesinde yeni kız çocuğu doğurmuş lohusa kadın sütünün bir kaba alınıp, idare lambasından kazınan isle, koyun öd sıvısının karıştırılarak dövme yapılan boya elde edilmiş . Harran bölgesindeki bazı kişilerse siyahlığı veren isin odun ateşinde duran kazanın altından alındığını belirttiler. Öd sıvısının dövme kabuk attıktan sonra mavilik bıraktığından dolayı karışımda kullanıldığını bilmekteyiz. Lohusa sütü ise doğurganlığı simgelemektedir.

* Geleneksel dövmenin yapılış mevsimi;

Rabia Zira; geleneksel dövmenin yapılışını tarif ederken, ‘sıcaklar bastırmadan yapılır’ diyerek serin bahar havalarında yapıldığını belirtmiştir. Sıcak havalarda derin yaralar oluşturabilen dövmenin mikrop kapma riskinin daha fazla olmasından dolayı, serin havalarda yapmayı ve yaptırmayı tercih ettiklerinden bahsetti.

*Geleneksel dövmenin vücutta yapıldığı noktalar;

Yüzünde ve kolunda dövme taşıyanların çoğu aynı zaman diliminde yaptırmamışlar. Bunun nedeni dövme işleminde acı çekilmesidir. Vücutta ilk olarak yapıldığı bölgeler kişilerin sergileme isteklerine göre değişim göstermiştir.

* Geleneksel dövmeyi taşıyan kişilerin özellikleri;

Çocuğun ölmemesi ve nazardan sakınılması için çocuk kendini bilemeyecek kadar küçükken dövme yapılıyor. Güzel gözükmek, evlenecek kızın ayağının gelin geldiği eve uğur getirmesi, evlenme çağına geldiğini belirtmek amaçlı uygulanan dövmeler ergenlik döneminde nakşediliyor. Çocuk olması yada doğacak çocuğun erkek olması, emziren kadının sütünün bol olması, hastalığa, aile içindeki konum ve saygınlığı belirtmek amaçlı orta yaşlardaki insanlara geleneksel dövme yapılmıştır. Bunun dışında kişiler olay ve durumun nedenini dövmeye bağlayarak çok çeşitli sebepler için de dövme yapmışlardır.

* Geleneksel dövmeyi yapan kişinin özellikleri;

Evlenmiş boşanmış birisi olmamalı. Sağlıklı birisi olmalı ve ölü çocuk doğurmuş, yada çocuğu ölmüş biri olmamalı. Yapan kişinin kötü kaderinin dövme aracılığıyla yapılan kişiye geçtiği düşünülmekte. Daha önce dövme yapmış tecrübeli birisi nin dövmeyi yapması, dövmeyi yaptıranın öncelikli tercihi.